Ölümünün 38 .yıldönümünde saygı ve özlemle...
ARKADAŞ DÖKÜMÜ
Evvela dişlerimiz döküldü
Sonra saçlarımız
Arkasından birer birer arkadaşlarımız
Şu canım dünyanın orta yerinde
Yalnız başına yapayalnız
Kırılmış kolumuz, kanadımız
Tatlı canımızdan usanmışız
Bir şüphedir sarmış yüreğimizi
Ya kendini aldatıyor demişiz ya bizi
Bir şüphedir demir atmış ciğerimize
Pamuk ipliği ile bağlamışlar bizi
Düğüm üstüne düğüm şöyle dursun
Bir çalım bir kurum hepimizde
Nereden inceyse oradan kopsun
Bu canım dünyanın orta yerinde
Hayvanlar kadar bağlanamamışız birbirimize
Yalan mı? Gözünü sevdiğim karıncalar
İşte: Hamsiler sürü sürü
Arılar bölük bölük geçer
Leylekler tabur tabur
Ya bizler? Eşref-i mahlukat! ..
Boğazımıza kadar kendi murdar karanlığımıza gömülmüşüz
Bizler bölük bölük, bizler tabur tabur
Bizler sürü sepet
Yalnız birbirimizi öldürmüşüz
Bedri Rahmi Eyüboğlu
Evvela dişlerimiz döküldü
Sonra saçlarımız
Arkasından birer birer arkadaşlarımız
Şu canım dünyanın orta yerinde
Yalnız başına yapayalnız
Kırılmış kolumuz, kanadımız
Tatlı canımızdan usanmışız
Bir şüphedir sarmış yüreğimizi
Ya kendini aldatıyor demişiz ya bizi
Bir şüphedir demir atmış ciğerimize
Pamuk ipliği ile bağlamışlar bizi
Düğüm üstüne düğüm şöyle dursun
Bir çalım bir kurum hepimizde
Nereden inceyse oradan kopsun
Bu canım dünyanın orta yerinde
Hayvanlar kadar bağlanamamışız birbirimize
Yalan mı? Gözünü sevdiğim karıncalar
İşte: Hamsiler sürü sürü
Arılar bölük bölük geçer
Leylekler tabur tabur
Ya bizler? Eşref-i mahlukat! ..
Boğazımıza kadar kendi murdar karanlığımıza gömülmüşüz
Bizler bölük bölük, bizler tabur tabur
Bizler sürü sepet
Yalnız birbirimizi öldürmüşüz
Bedri Rahmi Eyüboğlu
Foroğraf:
https://www.facebook.com/photo.php?fbid=164198140351812&set=a.164197990351827.28404.162982117140081&type=1&theater
Marifet hiç ezilmemek bu dünyada
Ama biçimine getirip ezerlerse
Güzel kokmak
Kekik misali
Lavanta çiçeği misali
Fesleğen misali
Itır misali
İsâ misali
Yunus misali
Tonguç misali
Nâzım misali
Ama biçimine getirip ezerlerse
Güzel kokmak
Kekik misali
Lavanta çiçeği misali
Fesleğen misali
Itır misali
İsâ misali
Yunus misali
Tonguç misali
Nâzım misali
Bedri Rahmi Eyüboğlu
ÇAKIL
Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde
Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar
Bir gelincik açılır ansızın
Bir gelincik sinsi sinsi kanar
Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde
Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar
Bir gelincik açılır ansızın
Bir gelincik sinsi sinsi kanar
Seni düşünürken
Bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır
Deliler gibi dönmeğe başlar
Döndükçe yumak yumak çözülür
Çözüldükçe ufalır küçülür
Çekirdeği henüz süt bağlamış
Masmavi bir erik kesilir ağzımda
Dokundukça yanar dudaklarım
Bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır
Deliler gibi dönmeğe başlar
Döndükçe yumak yumak çözülür
Çözüldükçe ufalır küçülür
Çekirdeği henüz süt bağlamış
Masmavi bir erik kesilir ağzımda
Dokundukça yanar dudaklarım
Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde.
Bir çakıl taşı ısınır içimde.
Bedri Rahmi EYUBOĞLU
aramizda tam 25 yaz
Bedri Rahmi'nin Atölye girişindeki yemin:
aramizda tam 25 yaz
25 kis
25 bahar
25 ucurum
ne opucukle dolar
ne sarapla, biliyorum
Bedri Rahmi
Bedri Rahmi'nin Atölye girişindeki yemin:
“Bugüne kadar resim sanatı alanında/Yapılagelmiş olanları inceleyeceğime/Kendini bütün dünyaya kabul ettirmişler/Arasında beni en çok saranlarını ayırarak/Onlara kendi aramalarımı, denemelerimi/Katacağıma/ Alışılagelmiş, basmakalıp, hazırlop/Klişeleşmiş çiğnene çiğnene/ tadı tuzu/Kalmamış hiçbir şeyi tekrarlamayacağıma/Elimden çıkan her çizgiye/Her lekeye/Her renge/Her beneğe/Kendi aklımı/Kendi tecrübemi/Kendi tasamı/Kendi ömrümü, yüreğimi basacağıma/Aldığım nefes, içtiğim su, bastığım toprak / Gözüm, kulağım, burnum,/ Elim,belim,dilim,derim üstüne/ Yemin ederim/ Yemini bozduğum gün/ Burdan giderim.”
BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU 100 YAŞINDA…
Prof.Dr.Kemal Kocabaş
“Kirazın derisinin altında kiraz / Narın içinde nar/ Benim yüreğimde boylu boyunca/
Memleketim var/ Canıma ciğerime dek işlemiş/ Canıma ciğerime/ Sapına kadar/ Elma dalından uzağa düşmez / Ne yana gitsem nafile / Memleketin hali gözümden gitmez/ Binbir yerimden bağlanmışım/ Bundan ötesine aklım ermez…”
Yukarıdaki dizeler 100. yaşını kutladığımız yazar, şair, ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu’na ait “Türküler Dolusu” şiirinden bir bölüm. Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED) tarafından İzmir’de şiir ve resimlerinde Anadolu halk kültüründen beslenen, aydınlanmanın, hümanizmanın, ulusaldan evrensele arayışın ve Köy Enstitüleri imecesinin önemli ismi Bedri Rahmi için 20 Eylül 2011 tarihinde “Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Köy Enstitüleri” adlı bir söyleşi düzenlendi. Söyleşiye Bedri Rahmi’nin gelini Hughette Eyüboğlu, yazar-şair Cengiz Bektaş, yazar-şair Hidayet Karakuş ve YKKED Genel Başkanı Prof. Dr. Kemal Kocabaş katıldı. Şair Tuğrul Keskin de Bedri Rahmi şiirleri okudu. Belgesel, şiirler ve müziklerle Bedri Rahmi 100. Doğum yılında, 36. ölüm yıldönümünde sevgiyle anıldı. İnsanlık anıtının yıkıldığı, mezarların parçalandığı, hümanist-evrensel kültüre karşı vandalizmin yaşandığı bir dönemde ülkenin kültür dünyasına ışık saçan aydın ve sanatçıları günümüze taşımak, “ışık sönmedi” diyebilmek bir görev.
Bedri Rahmi, bir diğer yaygın adıyla “Reis”; 1911'de Trabzon Görele'de doğdu. Babası kaymakamlık ve daha sonra da milletvekilliği yapar. Beş çocuklu ailenin ikinci çocuğudur. Orta öğrenimini zor da olsa Trabzon Lisesi’nde tamamlar. Matematik ve fen derslerinden, müdürün davranışlarından bunalır, içine kapanır. Trabzon Lisesi resim öğretmeni Zeki Kocamemi'nin ilgisiyle resme yönelir. Trabzon’u terk eder ve İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi resim bölümü’ne girerek Nazmi Ziya Güran ve İbrahim Çallı'dan dersler alır. 1931 yılında da Fransa’ya gider ve resim çalışmalarını sürdürür. Daha sonra evleneceği Rumen asıllı eşi Eren Eyüboğlu ile de burada tanışır. İlk sergisini 1934 yılında açar. Bedri Rahmi, Duvar resimleri de yapar. Resim alanında pek çok ödül alır. Şiir ile ilişkisi ise lise yıllarında başlar. İlk şiirleri 1932'den sonra Varlık, Yeditepe, Ses, İnsan gibi dergilerde yayınlanır. İlk şiir kitabı "Yaradana Mektuplar" 1941'de basılır. Resim yapmak için Anadolu’yu dolaşır, İskilip’e hayran kalır. Halk kültürünün seslerini, motiflerini, imgelerini şiirine ve resmine taşır. Aşık Veysel’in dostudur ve onun için “Aşık Veysel’e Selam” adlı bir şiir de yazar. Üretkendir, zekidir, coşkuludur ve aydınlanmacıdır… İyi bir öğretmendir. Pek çok öğrenci yetiştirmiştir ve öğretmenliğini de söz kondurmaz. Gelini Hughette’ye göre Bedri Rahmi “Şampanya şişesi” gibidir. Bedri Rahmi’nin atölyesi girişinde “Bugüne kadar resim sanatı alanında/Yapılagelmiş olanları inceleyeceğime/Kendini bütün dünyaya kabul ettirmişler/Arasında beni en çok saranlarını ayırarak/Onlara kendi aramalarımı, denemelerimi/Katacağıma/Alışılagelmiş, basmakalıp, hazırlop/Klişeleşmiş çiğnene çiğnene/ tadı tuzu/Kalmamış hiçbir şeyi tekrarlamayacağıma/Elimden çıkan her çizgiye/Her lekeye/Her renge/Her beneğe/Kendi aklımı/Kendi tecrübemi/Kendi tasamı/Kendi ömrümü, yüreğimi basacağıma/Aldığım nefes, içtiğim su, bastığım toprak / Gözüm, kulağım, burnum,/ Elim,belim,dilim,derim üstüne/ Yemin ederim/ Yemini bozduğum gün/ Burdan giderim.” yazmaktadır. Bu ifadeler çok yoğun bir özdenetim, etik değerlerin ifadesi olan önemli bir belgedir. Bedri Rahmi, pek çok şiir, resim, kitap bırakarak 21 Eylül 1975 tarihinde aramızdan ayrılır.
Eyüboğlu ailesinin beş çocuğu vardır. Bunlardan dördü de Köy Enstitüleri imecesi içinde yer almışlardır. En büyük ağabey Sabahattin Eyüboğlu Tonguç ve Yücel’in çok yakın dostu, Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü öğretmeni, Tercüme Bürosu üyesi olarak katkı verirken mimar Mualla Eyüboğlu Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde yapıcılık öğretmeni ve Pazarören, Pulur, Ortaklar Köy Enstitüsü’nün mimarlığını yapar. Mustafa Eyüboğlu ise tarım öğretmeni olarak Arifiye Köy Enstitüsü’nü ağaca boğar. Bedri Rahmi Eyüboğlu ise enstitü dışında yazdığı yazılar, şiirler ve yaptığı grafiklerle bu imecenin çok önemli düşünsel desteğidir.
Bedri Rahmi, Köy Enstitülerinin kuramcısı, uygulayıcısı Hakkı Tonguç’un dostudur. Onun için “Şu dağın başında bir top gül vardı/ Eşi görülmemiş bir top gül katmer katmer açardı/ Kırk bin köyde kırk bin umut/ Kırk bin köyde kırk bin tomurcuk/ Kırk bin meyveye durmuş fidan/ Köy okullarımıza nasıl kahbece kıydılar anlatamam/ Hey gidi mangal yürekli Tonguç baba/ Köy okullarımızı kilim misali ilmik ilmik ören/ Sana Anadolumun her yanından/ Kekik kokan keklik kokan/ Cevat Şakir işi/ Kınından çekilen kılıç gibi bir merhaba/ Bir mangal yürekli/ Tonguç baba yetmedi bre şahin aman” kaleme aldığı dizeler verilen bu emeğe karşı duyulan saygıdır. Eyüboğlu kardeşler arasında yazılan mektuplar daha sonra Bedri Rahmi’nin oğlu Mehmet Eyüboğlu tarafından “Kardeş Mektupları” adıyla kitaplaştırılır. Bu mektuplar olağanüstü sevgi dolu mektuplardır. Birbirlerine hitapları “Canım Kardeşim, Bedros, Karaoğlan, Ey Malik Bacı, Malyoşum, Canım Malyoşum, İmza Abey” şeklinde sıcacıktır. Sabahattin Eyüboğlu; Bedri Rahmi’ye yazdığı bir mektupta “Bedri’m: …Hakkı Bey Hasanoğlan Köy Enstitüsü Yönetim Binasındaki iki büyük panoya resim yaptırmak istiyor. Bu resimler Köy Enstitülerinin destanı niteliğinde olacak. Sana salonun planını ve panoların boyutlarını Mualla’ya yaptırıp göndereceğim… Ben Hasanoğlan’da derse başladım. Haftada bir gün, bir gece orada kalıyorum. Şimdiye kadar yaptığım işlerin en güzelini, yaptığımı sanıyorum. Temiz ve gürbüz bir coşku içindeyim…” diyerek enstitü imecesinde yaşadığı mutluluğu ifade eder. Yine Sabahattin Eyüboğlu’nun 10 Ağustos 1947 tarihinde Bedri Rahmi’ye yazdığı “Canım Kardeşim… Küskün aşıklar gibi beklediğim mektubun nihayet geldi. Bir yandan okudum, bir yandan seni öptüm ve sonra gökyüzüne feri iki misli artmış gözlerle baktım…” mektup, kardeşler arasındaki sevginin boyutunu göstermesi anlamında önemlidir.
Bedri Rahmi sık sık Hasanoğlan Köy Enstitüsünü ziyarete gider. 1.02.1954 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde gözlemlerini “…Ben öğrenme sevincinin ne demek olduğunu köy enstitülerinde gördüm. Hiç unutmam. On sene kadar oluyor, birgün Ankara’nın yanıbaşında Hasanoğlan Köy Enstitüsüne gitmiştik. Burada gördüklerimin yalnız birkaç sahnesini size anlatacağım. Okulun koca baş hayvanlarını barındıran ahırda bir çocuk gördüm. Gece nöbeti ona düşmüş, elinde bir kitap vardı, dalmıştı. Shakespeare okuyordu. Okuduklarını nasıl kavradıklarını da ertesi günü oynadıkları piyeste gördük. Ben ömrümde bu kadar güzel tiyatro seyretmedim derse eş dost gücenmesin… Üç kardeşimin de köy enstitülerinde öğretmen olmasıyla öğünüyor, her fırsatta arı kovanı gibi işleyen yuvalara uğramak için can atıyorum…” diyerek ifade ediyordu.
Kaybı sonrası oğulları Mehmet Eyüboğlu babası ve annesini “…Her ikisi de çok sevgi dolu insanlardı. Hayret ederlerdi. Şaşarlardı. Çok okurlardı. Çok severlerdi. Her zaman, her yerde, herkesi severlerdi. Yedikleri sevgi, içtikleri sevgi, soludukları bile sevgiydi. Her günümüz bir şiir tadındaydı. Coşkulu insanlardı. Babamın kaç kere Ankara'da Saman Pazarı'nda bir kilim satıcısında gördüğü bir kilim karsısında heyecanlanıp uzun süre ağladığına şahit olmuşumdur. Çok çalışkan insanlardı. Yasam sarhoşuydular. İnsan gibi güler, insan gibi ağlar ama devler gibi çalışırlardı...“ anlatıyordu.
Bugün üniversitede yeni başlayan birinci sınıf öğrencilerine dersim vardı. Tahtaya Bedri Rahmi Eyüboğlu yazdım ve kim? diye sordum. Öğrencilerimin bir yanıtı yoktu… Bu ne biçim ülke, bu ne biçim eğitim diye düşündüm. Kültürü, değeri, zenginliği taşıyamayan veya taşımak istemeyen, hafızasını kaybeden bir ülke… Son söz; duruşuyla, şiiriyle, renkleriyle, insani zenginlikleriyle, coşkusuyla, aşklarıyla, Anadolu kültürüne katkılarıyla Bedri Rahmi unutulmayacaktır. Onun bestelenen şiirleri Nazım için yazdığı “Yiğidim Aslanım”, çok sevdiği, aşık olduğu asistanı Mari Gerekmezyan için yazdığı “Karadutum ve Sitem” parçalarını dinledikçe hep hatırlayacağız, unutmayacağız.
Anısına saygıyla
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder