29 Nisan 2012 Pazar

ONUR DA AĞLAR




     ONUR DA AĞLAR

     Gözlerinin pınarında
     Bir bulut,
     Boşandı boşanacak
     Nerdeyse.
     Aklımdan geçenleri
     Okuyorsun su gibi.
     Dünya gördü
     Bizi boğazladılar...

     Tutma gözyaşlarını
     Onur da ağlar...
     Bırak yıkansın gökyüzü,
     Lacivert, yeşil, altın
     Işıkları günbatının.
     İşte şafaktayız gene
     Çırılçıplak
     Ve mavi.
     İşte sanki dağ yeli
     Ve işte sanki meltem...

     Kimse toz konduramaz
     Kesip attığımız tırnağa bile.         
     Sen en güzel kızısın 
     Bütün galaksilerin
     Bense tözüyüm artık 
     Akkor tözüyüm      
     Prometheus'u yakan
     Kara sevdanın...

     Ne alnımızda bir ayıp
     Ne koltuk altında
     Saklı haçımız
     Biz bu halkı sevdik
     Ve bu ülkeyi.
     İşte bağışlanmaz
     Korkunç suçumuz...
          
                             Ahmed ARİF

26 Nisan 2012 Perşembe

Dün "canım" olan yarın "düşmanım" olmaz benim..



  Dün "canım" olan yarın "düşmanım" olmaz benim..
Yaşananların hatırı hep saklı kalır. Hatırları sorulur selamları hep alınır... "Sildiklerim" vardır bir de ! 
Onlar yanlışlarım ve pişmanlıklarımdır..
Adları anılmaz hatırları sorulmaz sadece beddualarımdır...
Vicdanla birlikte.. "şeref" ararım ben sevdiklerimde;
Her zaman doğru değildir elbet seçimlerim..
Zaman gelir "şerefsizleri" de severim..
Her yerde gözüm kulağım vardır benim
"Eksik söylemek yalan söylemek değildir !" mantığındaki 
Beni değil kendini kandırır yalnızca...
Bilmezden gelişlerim aptala yatışlarım,
Kaybetme korkumdan değil, karşımdakilerin yalan söyleme potansiyellerine olan merakımdandır...
"İnkar" olmaz benim hayatımda..
Yaşananı "yaşanmamış" saymam. Sayanlarıda saymam...
Kelimelere sığmaz, sayfalar sürer beni anlatmak
Ama ne kadar anlatılırsa anlatılsın;
Yaşayan bilir beni.. Yaşamayan anlamaz...
Ağırdır sevmelerim. Her "YÜREK" taşıyamaz..
Büyüktür umutlarım Her "OMUZ" kaldıramaz...

Nazım Hikmet RAN

23 Nisan 2012 Pazartesi

23 NİSAN,NEŞE DOLUYOR İNSAN

           
  " Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk pırıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek, ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz!” Mustafa Kemal ATATÜRK

            Bugün "23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı",tüm çocuklarımıza kutlu olsun....Dünyada çocuk bayramı kutlayan tek ulus biziz.Yüce Atatürk ulusal egemenliğin ilan edildiği 23 nisan1920 Tütkiye Büyük millet Meclisinin açılış yıl dönümlerini Ulusal egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak ilan etmiştir.

              Çocukluk günlerimizi anımsayalım,başlığımda belirtiğim gibi bugün 23 nisan neşe doluyor insan nakaratları olan güzel şiirler okurduk.gerçekten o günler de daha mı neşeliydik.yoksa çocuk aklı işte herşeyi neşeleniyor muyduk.

             Çocuklarımıza bugün ulusal egemenliği öğrettik de ,yaşatabiliyor muyuz.Yoksa çocukları olanlar tören alanlarında sadece kendi çocuğu bayramda diye gidip izleyecek.Günün anlam ve önemini bilmeden...Törene katılan çocuğu olmayanlar için artık 23 nisanlar sadece bir tatil gününden ibaret mi?

           Bir zamanlar Atatürkçülük adına darbe yapanlar"Biz çocuk muyuz,çocuk bayramına katılalım"diyerek resmi tatil olmaktan çıkarmışlardı ,bu güzel 23 nisan Gününü.Çocukları tören alanlarında şiir okurken ,gösteri sunarken anne babalar iş yerlerinde göz yaşı döküyorlardı.
          Ulusal bayramlarımız ulus bilinci veren,ortak sevinçte kenetlenmemizi sağlayan ulusal günlerimizdi.. şimdi ortak sevinip kenetlenebiliyor muyuz.Bölündük ey halkım unutma bizi..Hem de ne bölünme ...

          Bir zamanlar yurdumuzun her köşesinde,en uzak köylerimizdeki; bir sınıflık da olsa okullarımız vardı.O okullarımızdaki  öğretmen ve öğrenciler 23 nisanları ,19 mayısları,cumhuriyet bayramlarını  köylüler ile hep birlikte çoşkuyla kutluyorlardı.Bir ulus olmanın ve onunda vatandaşı olmanın kıvancını yaşıyorlardı.90 yıllardan bu yana taşımalı eğitim(öğrencilerin en yakın kasaba ve ilçeleredeki okullara taşınması)uygulaması yüzünden köylerimizde okullar yok artık.Olmadığı içinde ulusal bayramlar kutlanmıyor.O köylerde yaşayanlar ulus olma bilincini ,Atatürk'ü,çağdaşlaşmayı unutmaya yüz tuttular.

         Her 23 nisanlarda,19 mayıslarda,cumhuriyet bayramlarında köylerde öğretmenlik yapmış biri olarak ben bunları düşünüp ,hüzünlenirim.
         Nice mutlu bayramlar...

    Not:23 Nisan 2009
    Blog dünyasında ilk 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı yazım,burada da paylaşmak istedim.Nice mutlu bayramlar,sevgi ve dostlukla.
..
Arzu Sarıyer

20 Nisan 2012 Cuma

DİYOR Kİ TOROSLARIN SANA BENZEYEN YÜZÜ*


Onlar  Anadolu'nun kara bağrında kara kuru ,çelimsiz çocuktular.Onların babaları ,dedeleri paşa,anneleri sultan değildi.Onlar gözlerini köşk kitaplıklarında açmadılar,onlar gözlerini saman sarısında ,tezek ahırında açtılar.Bir ışık  doğdu onların çocukluklarında Anadolu'da;  Hasan Âli Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç ışığı ...Yirmi bir tane çoban ateşi ışıldadı  ,yurdun dört etrafında ..Işıldadı yüzler,karanlık aydınlığa dönüştü; Onlar Mahmut Makal ,Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Mehmet Başaran oldular.Edebiyatımızda, sanatımızda, bilimimizde unutulmaz eserler verdiler...




Nerede çocuk gözlü tomurcuklar,ıslak çimenler
gökyüzünü yeniden yaratan kuş sesleri?
çicek sulayan,ocak tüttüren;
yaşamı nakışa,sevince dönüştüren
milyonlarca insan?..
Çığlıklardan ve acılardan
bir kül yığını bıraktı Hitler...
Gittikçe derine işleyen
kapanmaz yaralar  Musolini
Onların yolunu tuttu işte bizdeki çömezler.

Nasıl alkışlamıştık Karl Ebert'i Hasanoğlan'da
lanetleyerek savaşı ve diktatörleri,
saçlarından tarihe
ışıklar düşüren Karl Ebert'i
Nasıl dokunmuştu açık hava tiyatrosunda
ışıltısına bin yılların.

Doğrulmuş nereye bakıyordu güvenle
İstasyon Tepesi'nden
Rodin'e merhaba deyip
Bozkıra Tohum Saçan Köylü Yontusu
Neler oluyor şimdi ülkede...

Neyin başkenti gayrı Ankara
Neden çekip gitti Karl Ebert
Sürüklenen kimlerdi Şevket Aziz Kansu'yla
Niçin yıkıldı Tohum Saçan Köylü
Özü öze bağlayann Tonguç nerede
Hürriyet,serbest seçim,demeokrası
Ya pis bir konu gibi yayılan korku'
Okuyor musun gazeteleri?

"Peker muzır faaliyetler ezilecek dedi"
"Sirer'e göre tehlike sanıldığından da büyük"
"korkunç ifşşaat: her köy kolhoz olacaktı..."
"Hasan Ali -Kenan Öner Davası..."
"Fesat yuvaları kapatılacak..."
Dünyada biten savaş bizde başlıyor sanki
Okuyor musun gazeteleri?

Bak ,ne diyor Marko Paşa'da
Sabahattin Ali:
"Tekrar yabancı sermaye köleliğine girmeyi özleyenler,
en iyi vatansever rölündeler...
On sekiz milyona irfan nurunu götürebilmek yolunu tutan
İçerde ve dışarda ,dostun düşmanın hayran olduğu hür
düşünce ve çalışma yuvaları,Köy enstitüleri,atılan
tırpanla,Ortaçağ müesseseleri haline getirilmek üzere"
Neleri biçecek daha o tırpan
Okur musun gazeteleri?

Susturuluyor ince hünerlerle
Türkülere yürüyen özsu
Ve Kızılcullu'da, Savaştepe'de,Ortaklar'da
Kostak kostak yere diz vuran özlem
Ve Arifiye'de ,Cılavuz'da ,Gönen'de
Patlayan güllere dönen sevgi
Susturuluyor tüm Enstitülerde
Binlerce kolla
Anadolu'ya sarılan imece

Umuda düşlere batırıyorlar dişlerini
Taç yapraklarına tanyerinin
ilk balyoz Hasanoğlan'a
Konma bülbül konma
kırık dallara

Diyor ki Torosların sana benzeyen yüzü
Diyor ki ardıcı, çamı, yarbuzu
Çok gördük ihaneti
Tanıktır zamananın kardeşi Deliorman
Serez çarşısında asıldı Bedreddin
Sivas çarşısında Pir Sultan

Diyor ki Prometheus yüzlü Tonguç
Rüzgar ne değin sert eserse essin
Dağ başlarında dimdik durur meşeler

Aksu'da limon ağaçlarını kestiler
Kanıyor Milo Venüsü'nün kırık kolu
yüreğime döküldü
Gelinlğini dokuyan ak çiçekler

Diyor ki zamana dayanıklı taşlar
gördük Mussolini'nin Hitler'in sonunu
Tekin değildir Anadolu
Pir Sultan ölür ölür dirilir
Senden de Hızır Paşa senden de
Gün gelir hesap sorulur.

*Mehmet Başaran "Sis Dağının  Başında Borana Bak Borana"


17 Nisan Köy Enstitülerinin kuruluş bayramının 72. yıldönümünde  Köy Enstitülü Öğretmenlerimi saygı ve özlemle selamlıyorum...Yaktıkları ışıklar sönmesin dileklerimle...









11 Nisan 2012 Çarşamba

LEYLAKLARI ANLATIYORUM


Leylâk getiriyorsun bana güneşli bir gün

Onu saçlarından topladığın belli

Bir leylâk bahçesisin karşımda


Böyle kucağında kalsa daha iyi

Bir vazoya bırakıp gidiyorsun

Sen gidiyorsun leylâklar kalıyor mu sanki

Önce renkleri gidiyor arkandan

Nesi varsa gidiyor soyunarak


Her vazoya baktıkça karşımdasın ne tuhaf

Her kokladıkça dönüp dönüp geliyorsun

Düşünceler gibi filizleniyorsun gün geçtikçe

Yaprak yaprak geliyorsun

Leylâk leylâk bakıyorsun gözlerimin içine

Ölümsüz bir mevsim oluyorsun.


RIFAT ILGAZ