Bilgisayar ve internet yaşantımıza gireli yaşantımızda neler oldu neler ..Bilgilere kolay ve hızla ulaştık.İletişimde hızlandık.Bir anda binlerce bilgiye ulaşmak saniyeler içinde gerçekleşti. İlk anlarda belki bilgilerin doğruluğunu ,güvenilirliğini sorgulamadık.Tembelliğimize geldi belki de.Ben kendi adıma belirtirsem iki önemli konuda yanıldığımı burada belirtmek istiyorum.Üçüncü bir yanılgımın olmaması için interneten kaynağı elimde olmayan hiçbir edebi metni kullanmıyacağım. Kaynağı derken "kitaplar"demek istiyorum,en sadık ve güvenilir dostlarımız.
Birinci konu Türk edebiyatının klasikleri arasında olan Can Yücel yazıları ve şiirleri .Gerek tarama motorlarıyla taramada gerekse e posta ile kişiden kişeye dolaşan bazı şiir ve yazıların Can Yücel'e ait olmadığını öğrendim...
http://kemaloncu.blogcu.com/sahte-can-yucel-siirleri-guler-yucel-ile-soylesi/5860890 bu linkte çok önemsediğim ançak geçen yıl kaybetiğimiz blog yazarı Kemal Öncü beyin sayfasında uyarılar bulnmaktadır.Linki verirken Kemal beyi saygı ve rahmetle anıyorum...
İkinci konu Shakespeare 'in soneleri.Aylarca burada profil tanıtım yazım olarak bulundurdum.O'nun sanmak ne büyük yanılgım oldu...Okuyan kaç kişiye yanılttığım için üzgünüm. Özürü borç bilirim..Bu konuda beni ve nicelerini aydınlatan sayın eğitimci yazar Adnan Binyazar'ı burada teşekkür ediyorum... Hem bu konuda aydınlattığı için hem de çok değerli yazısını burada yayınlama izni verdiği için...
Arzu
ADNAN BİNYAZAR
*Korkunun çanları
Her gün milyonlarca insan, internet yoluyla aralarında etkileşim kuruyor. Uzun yollar kısalınca dünya ne denli geniş olsa da etkileşim ulaşımı kolaylaşıyor. Ne var ki insan yapay yollarla sanallaştıkça anlam yitimine uğrayıp nesneye dönüşüyor.
Elli altmış yıl öncesinin yabancı olduğu tel ucu sevgilileri, kapalı küfürleşmeler, görene cinnet getirten kolaj görüntüler internet kültürünün marifeti.
Çağımızın bu büyük buluşunun iyi kullanılması gerçeklerle donatıyor, kötüye kullanılması yalanın dolanın, iftira bataklıklarının içine sokuyor. İnternet kültüründe, çöplüğe atılacaklarla baş tacı edilmesi gerekenler aynı kefeye konulursa çürümenin sonu alınamaz. Kim bilir kaç milyon yılların yorgunu dünya bir gün kokuşarak, üstünde yaşayan bütün varlıkları cürufa çevirecektir.
İnsan beynini kurcalayan sorunlardan biri bu! İnternetin kişiyi yanılgılara iten şaşırtmaları da var.
Shakespeare bizde daha çok Romeo ve Juliet, Hamlet, Othello adlı oyunlarıyla tanınıyor. Yıllar önce çevrilmesine karşın Shakespeare’in sonelerinden çok az söz edildi. Oysa her okunuşta insanın düşünce ufkunu genişleten soneler, yaşamı derinliğine algılama yönünden hep el altında tutulmalıdır.
Bu yazıda internetin yanıltıcı bir yönüne değinmek istiyorum. Onlarca sitede, altına “Shakespeare” adı yazılarak bir soneye yer verilmiş. Talât Sait Halman’ın Türkiye İş Bankası Yayınları arasında çıkan Soneler adlı çevirisinde 154 sone var. Sözünü edeceğim sone onlar arasında yok.
Shakespeare uzmanı değilim. Shakespeare’i kendi dilinde izleyecek düzeyde kişilerle bağlantı kurdum. Onunla da yetinmedim, özenli okumalarıyla tanıdığım arkadaşlarıma da sordum. Böyle bir sonenin Shakespeare’le ilgisinin olmayacağını söylediler. Sone diye biçimlenen dizelerin büyük yazarın oyunlarından aktarıldığı olasılığını da düşünmedim değil. Ancak, bu sone, Shakespeare’in erdemli sözlerle yüklü sonelerine pek fazla benzemiyor. Onun, gerçekleri saydam kılmaktaki imge gücü öne çıkar. Bu sone ise öğüt verici bir üslupla biçimlenmiş.
Bu örneği sitelerine koyan kişilerin, her olasılığı düşünerek bir açıklama yapmasını beklemek sanırım okurun hakkıdır.
Soneyi internette yazıldığı gibi aktarıyorum:
İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.
Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye lâyık görmediği için.
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Duygularını açmaktan korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için.
Neden kaynağına inmek istiyorum bu sonenin? Gizli dinlemelerle, uydurma belgelerle Türkiye’de bir korku toplumu yaratılmak isteniyor. İnsanları korkuyla sindirip eylemsiz kılacaklarını sanan casus bir ruh dolaşıyor aramızda. Bu düzenlemede vurgulanan korkuların yanında, siyasal erkin hışmına uğrama korkusu da içten içe sezdirilmiyor mu?
Duymuyor musunuz; her yürekte çalıyor çanları korkunun, kimin kulağını patlatacağı belli olmayan çanları...
Kaynağı ne olursa olsun, insanın içindeki korku odakları vurgulanıyor sonede. Uyarlama ya da yakıştırma, zamanı gelmedi mi sözü derinleştirmenin?..
24 EKİM 2010
CUMHURİYET GAZETESİ
PAZAR EKİ
10 yorum:
İyi bayramlar arkadaşım ve bu ne güzel bir yazı olmuş, eline sağlık, gönlüne sağlık.
Teşekkürler Sevgili Ece...
İyi bayramlar dilerim.
"Ve ölmekten korkuyor yaşamayı bilmediği iiçin"
bu sözü çok severim. Dolu dolu yaşayan, her anını değerlendiren insan için ölüm gerçekten korkusuzdur. Teşekkürler güzel yazı için.
Bayramını en içten dileklerimle kutlar nice güzel bayramlar dilerim.
Sevgilerimle...
Mutlu bayramlar diliyorum sevgili gökçe,tüm sevdiklerinle birlikte,sağlık,huzur ve ağız tadıyla geçirmen dileğiyle..
Saygılar.
İyi bayramlar diliyorum. Çok önmeli bir konuya değinmişsiniz sevgili Gökçe...İnternet önemli bir araç ama bir o kadar da yazılan, çizilenler hk.da derinlemesine araştırma yaparak kamuya sunulmaya gerektirecek denli de sorumluluk isteyen bir araç!"Her gün arka arkaya yazı yazmalıyım!" endişesi içinde nitelikten uzak ve kirlenmeye sebebiyet verecek yazılarla gündemde olmak, veya çok izleyicisi olmak bir marifet değil...
Güzel bir paylaşımdı...Teşekkür edeiyorum...
Sevgilerimle...
Sevgili Gökçe, bende bir mim iniz var. Uğrarsanız çok sevinirim.
Sevgilerimle.
Asuman Hanım'cığım teşekkürler,uğradım size.Konu kitap olunca en yakın zamanda yanıtlayacağım.Selam ve sevgiler.
Yorum Gönder