************************************************************
Aşk ve zeytin
Çocuktum, ayıramazdım, ha aşk ha zeytin
Aşkı yazsam kağıttan utanırdım, o benden mahcup
Zeytine uzansam dalından kırılırdım, benden de çocuk
İkisini de gözle toplamayı sonra öğrendim
Haydar Ergülen
********************************************************************
beyaz ince zeytinler - Halim Yazıcı
su, beyaz bir çağla aydınlanırsa
şakağında serçelerin
büyürse göz bebekleri kuşluklarda
deniz fenerinin
eski çocuklar kuşanırsa
kırmızılarını yenlerine
ses daha sessiz, kırlangıçlar daha hızlı
beyazdır ellerin
gün kırıkları, kuş aynası
sır kapısı, ahşap oyması düşlerin
nasıl yapsam diyorum
hepsini bohçasına doldursam
bohçacı kadınların
bilmediğim pazarlarına gitsem
bilmediğim köylerin
bilmediğim düşlerimi satsam
bilmediğim çocuklara
sümbüller verseler bana
yeni aşklar
ne dil balıkları
farkında olsa bunların
ne zeytin ağaçları
ne adalar, adalılar
ben yeniden düşsem yollara
ayaklarım dolaşsa bulutlara
tahta kayık dolaplara binsem
kaydıraklar, mantar silahlara
biliyorsun ne zaman çıksam yollara
uzun zambaklar çıkar yoluma
bu yüzden beyaz ince zeytinler
yetiştiriyorum durmadan yastığımda.
Halim Yazıcı
-Deliceler Aşkına-
**************************************************************************
Zeytin Ağacı - Birhan Keskin
Madem geldin, uğradın yanıma
yaslan, kavruk gövdem bu.
Yaşım kaç mı? Saymadım ki,
ya da unutmuşum, bağışla.
Bu: bir boşluk: içimde
Yaşamak izi de denir,
Sanki, nice kelebek tozu, içinde.
Çok durdum, hiç gitmedim ben, bu dağ başında
Rüzgâra ağladım bazen,
Bazen derdimin dibini saydım ıssıza.
Yaşlı, durgun bir zeytin oluşuma bakma
Şuramda bir su vardı ve şuramdan
Neşeyle akardı aşağıya.
Ela bir kızı sevdim ben de zamanında.
Kalkıyor musun? Kalk, ama
Kaderinin sesini unutma, gönül gözünün yanına.
Ve sözünün içine çektin madem,
Madem aldın beni rüyana
Bu da benden, dalımdan bir hatıra:
Ayrılığın gümüş bilgisidir o, al
Helalü hoş olsun sana.
Git ve unutma
Ha vardır benim dallarım şimdi
Ha hatıra.
Birhan Keskin
-Yeryüzü Halleri-
***************************************************************************
Zeytin Ağacı - Roni Marguiles
Her geçtiğimde yanından bir zeytin ağacının
sormak gelir içimden: Anlatsana ihtiyar,
küçükken daha sen nasıldı bu topraklar,
kimler geçer yanından, kimler giderdi?
Fenikeliler getirmiş diyorlar buralara seni.
Tuzlu muydu Akdeniz'in suları o zaman da?
Yakıcı mıydı böyle yine öğle güneşi?
Neye benzer, neler düşünürdü Fenikeliler?
Uzun yaşamak kolay. Ya hatırlamak her şeyi?
Sallayıp gövdeni zeytin toplayan insanların
değiştiğini görmek yaklaşık otuz yılda bir,
babadan oğula, izledikçe nesiller birbirini?
Her geçtiğimde yanından bir zeytin ağacının,
düşünmeden edemem: yaslanıp yaşlı gövdesine
kimler dinlenmiş, kimler uyuklamıştır acaba
ılık bir yel eserken yapraklarının altında?
Sorasım gelir her defasında: Anlatsana ihtiyar,
neler gördün, neler kaldı yüzyıllardan aklında?
Nasıl insanlardı Haçlılar? Eski Yunanlılar?
Korkunç muydu Aksak Timur denildiği kadar?
Evet, diye fısıldar yemyeşil yapraklar adeta:
"Koca koca ordularıyla geçtiler önümden hepsi,
gümüş kakmalı kılıçları, ipek takımlı atlarıyla.
Geçtiler... ve gittiler ama işte, yoklar artık hiçbiri.
Buradayım ben hâlâ
Roni Marguiles
**************************************************************
HİÇ NEDENİ YOKKEN
Tepede zeytin ağaçları.Biraz daha yukarda
zeytin ağaçlarıyla bir başka tepe.Koyakta akan
ırmak-sesini duyamazsın-Yoksul kadınlar
mezarlık duvarının dışında,kır çiçekleri satıyorlar
unutulmuş askerin iç çamaşırından sökülmüş
soluk iplikle birbirine bağlanan demetler.
Güneş batıyor sonra.Zeytin ağaçları kararıyor,
koyu,kopkoyu bir karanlığa gömülüyorlar hiç
nedeni yokken,
tıpkı o taştan melek ve tunçtan süvari gibi.
YANNİS RİTSOS(Aynadaki Duvar)
çev Cevat Çapan
**************************************************
Aşk ve zeytin
Çocuktum, ayıramazdım, ha aşk ha zeytin
Aşkı yazsam kağıttan utanırdım, o benden mahcup
Zeytine uzansam dalından kırılırdım, benden de çocuk
İkisini de gözle toplamayı sonra öğrendim
Haydar Ergülen
********************************************************************
beyaz ince zeytinler - Halim Yazıcı
su, beyaz bir çağla aydınlanırsa
şakağında serçelerin
büyürse göz bebekleri kuşluklarda
deniz fenerinin
eski çocuklar kuşanırsa
kırmızılarını yenlerine
ses daha sessiz, kırlangıçlar daha hızlı
beyazdır ellerin
gün kırıkları, kuş aynası
sır kapısı, ahşap oyması düşlerin
nasıl yapsam diyorum
hepsini bohçasına doldursam
bohçacı kadınların
bilmediğim pazarlarına gitsem
bilmediğim köylerin
bilmediğim düşlerimi satsam
bilmediğim çocuklara
sümbüller verseler bana
yeni aşklar
ne dil balıkları
farkında olsa bunların
ne zeytin ağaçları
ne adalar, adalılar
ben yeniden düşsem yollara
ayaklarım dolaşsa bulutlara
tahta kayık dolaplara binsem
kaydıraklar, mantar silahlara
biliyorsun ne zaman çıksam yollara
uzun zambaklar çıkar yoluma
bu yüzden beyaz ince zeytinler
yetiştiriyorum durmadan yastığımda.
Halim Yazıcı
-Deliceler Aşkına-
**************************************************************************
Zeytin Ağacı - Birhan Keskin
Madem geldin, uğradın yanıma
yaslan, kavruk gövdem bu.
Yaşım kaç mı? Saymadım ki,
ya da unutmuşum, bağışla.
Bu: bir boşluk: içimde
Yaşamak izi de denir,
Sanki, nice kelebek tozu, içinde.
Çok durdum, hiç gitmedim ben, bu dağ başında
Rüzgâra ağladım bazen,
Bazen derdimin dibini saydım ıssıza.
Yaşlı, durgun bir zeytin oluşuma bakma
Şuramda bir su vardı ve şuramdan
Neşeyle akardı aşağıya.
Ela bir kızı sevdim ben de zamanında.
Kalkıyor musun? Kalk, ama
Kaderinin sesini unutma, gönül gözünün yanına.
Ve sözünün içine çektin madem,
Madem aldın beni rüyana
Bu da benden, dalımdan bir hatıra:
Ayrılığın gümüş bilgisidir o, al
Helalü hoş olsun sana.
Git ve unutma
Ha vardır benim dallarım şimdi
Ha hatıra.
Birhan Keskin
-Yeryüzü Halleri-
***************************************************************************
Zeytin Ağacı - Roni Marguiles
Her geçtiğimde yanından bir zeytin ağacının
sormak gelir içimden: Anlatsana ihtiyar,
küçükken daha sen nasıldı bu topraklar,
kimler geçer yanından, kimler giderdi?
Fenikeliler getirmiş diyorlar buralara seni.
Tuzlu muydu Akdeniz'in suları o zaman da?
Yakıcı mıydı böyle yine öğle güneşi?
Neye benzer, neler düşünürdü Fenikeliler?
Uzun yaşamak kolay. Ya hatırlamak her şeyi?
Sallayıp gövdeni zeytin toplayan insanların
değiştiğini görmek yaklaşık otuz yılda bir,
babadan oğula, izledikçe nesiller birbirini?
Her geçtiğimde yanından bir zeytin ağacının,
düşünmeden edemem: yaslanıp yaşlı gövdesine
kimler dinlenmiş, kimler uyuklamıştır acaba
ılık bir yel eserken yapraklarının altında?
Sorasım gelir her defasında: Anlatsana ihtiyar,
neler gördün, neler kaldı yüzyıllardan aklında?
Nasıl insanlardı Haçlılar? Eski Yunanlılar?
Korkunç muydu Aksak Timur denildiği kadar?
Evet, diye fısıldar yemyeşil yapraklar adeta:
"Koca koca ordularıyla geçtiler önümden hepsi,
gümüş kakmalı kılıçları, ipek takımlı atlarıyla.
Geçtiler... ve gittiler ama işte, yoklar artık hiçbiri.
Buradayım ben hâlâ
Roni Marguiles
**************************************************************
HİÇ NEDENİ YOKKEN
Tepede zeytin ağaçları.Biraz daha yukarda
zeytin ağaçlarıyla bir başka tepe.Koyakta akan
ırmak-sesini duyamazsın-Yoksul kadınlar
mezarlık duvarının dışında,kır çiçekleri satıyorlar
unutulmuş askerin iç çamaşırından sökülmüş
soluk iplikle birbirine bağlanan demetler.
Güneş batıyor sonra.Zeytin ağaçları kararıyor,
koyu,kopkoyu bir karanlığa gömülüyorlar hiç
nedeni yokken,
tıpkı o taştan melek ve tunçtan süvari gibi.
YANNİS RİTSOS(Aynadaki Duvar)
çev Cevat Çapan
**************************************************
1 yorum:
ZEYTİN AĞACI
Madem geldin, uğradın yanıma
yaslan, kavruk gövdem bu.
Yaşım kaç mı? Saymadım ki,
ya da unutmuşum, bağışla.
Bu: bir boşluk: içimde
Yaşamak izi de denir,
Sanki, nice kelebek tozu, içinde.
Çok durdum, hiç gitmedim ben, bu dağ başında
Rüzgâra ağladım bazen,
Bazen derdimin dibini saydım ıssıza.
Yaşlı, durgun bir zeytin oluşuma bakma
Şuramda bir su vardı ve şuramdan
Neşeyle akardı aşağıya.
Ela bir kızı sevdim ben de zamanında.
Kalkıyor musun? Kalk, ama
Kaderinin sesini unutma, gönül gözünün yanına.
Ve sözünün içine çektin madem,
Madem aldın beni rüyana
Bu da benden, dalımdan bir hatıra:
Ayrılığın gümüş bilgisidir o , al
Helalü hoş olsun sana.
Git ve unutma
Ha vardır benim dallarım şimdi
Ha hatıra.
Birhan Keskin
Yorum Gönder