16 Mayıs 2010 Pazar

KUSUR

" Günün birinde dergâha düsen kendi halinde bir adam, dergâhta, bir Mevlevi ile bir Bektaşi''nin sohbet ettiklerini görünce yanlarına yaklaşır. Kendini tanıtır ve dergâhı merak ettiğini, nasıl zikir edildiğini izlemek için geldiğini söyler. Erenler başlar adama çeşitli nasihatlerde bulunmaya, her biri kendi yolunu mümkün olan en tatlı dille anlatmaya çalışır. Adam bir yandan onları dinlerken, bir yandan da gözleri onların giysilerine takılır.

Mevlevi'nin giydiği kıyafette kollar o kadar geniş ve uzundur ki hem içine üç kişinin birden kolu sığabilir, hem de uzun olduğu için yalnızca kolları değil, elleri de kapatmaktadır. Bektaşi’nin kıyafetinde ise tam tersi bir durum vardır. Elbisenin kolu daracıktır, neredeyse tene yapışmıştır; üstelik kısa olduğu için, eller ta bileklere kadar açıktır. Bu duruma hayret eden adam, sebebini öğrenmek ister. Büyük merakla, önce Mevlevi'ye sorar:

'Pirim, kıyafetinizin kolları neden o kadar geniş ve uzun; bunun özel bir sebebi var mı? '

Mevlevi hiç beklemediği bu soru karşısında oldukça şaşırır. İki kolunu da biraz yukarıya kaldırır, sonra ellerini birleştirerek kollarını daire sekline getirir ve şöyle der:

'Evet, özel bir sebebi vardır. Çünkü biz insanların günahlarını, ayıplarını, kusurlarını örteriz. Başkaları görmesin diye üzerini kapatırız.'
Yanıttan oldukça hoşnut olan adam ayni merakla bu kez Bektaşi''ye döner:

'Peki ya siz, pirim? Sizin kıyafetinizin kolları neden bu kadar dar ve kısa? Siz insanların günahları ve ayıplarını örtmez misiniz? '

Bektaşi kendi kollarına bakar, birkaç saniyelik bir dalgınlıktan sonra gülümser ve adama bakarak şöyle der:

'Biz mi? Bizim geniş kıyafetlere ihtiyacımız yoktur. Çünkü biz insanların günahlarını ve kusurlarını görmeyiz.'

Ne kusursuz insan ara, ne de insanda kusur.

Birincisini zaten bulamazsın, ikincisinde ise, bulduğun her kusur, öğrendiğin her ayıp sahibini değil, seni çirkinleştirir. Her ikisi de seni mutsuz eder. Birincisini bulamadığın için, ikincisini ise bulduğun için mutsuz olursun..."

6 yorum:

Mehmet Bilgehan Merki dedi ki...

Çok güzel. İki ifade de çok geniş ve derin anlamlı, her iki felsefeye de çok yakışmış. dilinize sağlıkç

gülsen VAROL dedi ki...

Sevgili Arzu,
İki gündür yorum yapıp yapmama arasında zikzaklardayım!!
Çünki, yakın bir geçmişte, bu yazdığın anlatı bana mail olarak yollandı.. Ve beni o kadar üzdü perişan etti ve beynime beynime sancılar ekledi ki.. ikinci kez aynı satırları okuma gücünü önce bulamadım.. sonra sanki kaderin benimle dalga geçişi ya da öç alışı gibi algıladım..
Çok daha farklı bir pencereden okudum bu sefer.. Ve.... üzüldüğüme üzüldüm!!!..
Bu nedenle beni yanlış bir sapaktan çekip çıkarttığın için sana teşekkür etmek adına yazmak istedim..

Bulunan ya da bulunmayan sepepler var ya hani her ikisinin de mutsuz ettiği söylenen, hah işte o iki sebebin de canı cehenneme canım!

Arzu Sarıyer dedi ki...

Sevgili öğretmenim,benzer şeylere üzülmüşüz.Kişisel anlamda evet mutsuzluk...Toplumsal düşününce kişisel kusurları aramaktan vazgeçip keşke düşünceleri tartışabilseydik derim...

Akgül Çubukçu dedi ki...

Güzel bir yazıydı. Çok anlamlı. Düşündüm de, günümüzde herkes kendini görmeyip, karşısındakinde kusur arıyor... Sevgisiz, anlayışsız bir dünyaya doğru gidiyoruz. Hoşgörü o kadar azaldı ki. :((

bilge dedi ki...

güzel anlamlı bir yazıydı.her şeyin çözümü hoşgörü diye düşünüyorum sevgilerimle..

ÇOBAN YILDIZI dedi ki...

Gökçeciğim ne kadar güzel bir hikaye bu ! Harika bir paylaşımdı. Bloğuma bıraktığın güzel temenniler için çok teşekkür ederim.BAlkız ve ben sevgiyle kucaklıyoruz seni.