25 Haziran 2010 Cuma

PENCERE

      Otuzbeş yıl önce ilk gençlik yıllarımda önüme bir pencere açılmıştı.Bu pencere; adını Atatürk Cumhuriyet'inden alan Cumhuriyet Gazetesinin penceresiydi.Aydınlığa açılan ,Kemalizme açılan İlhan Selcuk’un penceresiydi.Yıllarca ben her sabah O’nun aydınlık penceresinden bakıyordum yurduma ve dünyama.Cumhuriyet benim okulum İlhan Selcuk ve yazarları sevgili öğretmenlerim.Bu okulda mezun olmak yok,diploma da yok…Bugün buradaysam,birkaç satır yazabiliyorsam buna yıllardır okuduğum cumhuriyete ve İlhan Selcuk’un penceresine borçluyum…


      21 haziran 2010 pazartesi İlhan Selcuk öldü dediler ;inanmadım.İlhan Selcuk yüce çınarlardandı.Çınarlar kolay kolay ölmezler ki. İki yıla yakın hastaydı,penceresine gelemiyordu,yazılarını yazamıyordu.Her sabah penceresinde eski yazıları vardı.Her seferinde yazının tarihine bakardım iyileşti mi,yeni yazısı mı...Umutla yeni yazılarını beklerken,çarşambadan beri pencere boş beyaz bir sayfa olarak açılıyor.Şimdi inanmam mı gerekiyor İlhan Selçuk ölmüş…

      24 haziran 2010 Perşembe :vasiyeti gereği Hacıbektaş’ta Çilahane bölgesindeki “İz Bırakan Aydınlar”mezarlığında kendi gibi iz bırakan kardeşi Turan Selçuk ve  diğer aydınlarla yan yana son yolculuğuna uğurlandı.

       Hacıbektaş Belediye başkanı törende diyor ki”Tıpkı ortaçağın en karanlık döneminde aydınlatma meşalesini yakan Hacı Bektaş Veli gibi tıpkı Kurtuluş Savaşına başlarken Cumhuriyeti kuracağını söyleyen Atatürk gibi burada…O sabır ve sevecenlikle topluma aydınlatan bir bilgeydi…”
       Sevgili Mustafa Balbay'ın veda yazısında dediği gibi"yüz yüze olamıyacağız ama  hep gönül günüle  olacağız"Açtığı aydınlık penceresine hep aydınlık için bakacağız.
     Havanın çok ağır olduğu günlerde İlhan Selçuk bu dizeleri sık sık penceresine koyardı.Hepimizi kurşun eritmeye çağırırdı....

Hava kurşun gibi ağır! !


Bağır

bağır

bağır

bağırıyorum.

Koşun

kurşun

eritmeğe

çağırıyorum...



O diyor ki bana:

— Sen kendi sesinle kül olursun ey!

Kerem

gibi

yana

yana...



«Deeeert

çok,

hemdert

yok»

Yüreklerin

kulakları

sağır...

Hava kurşun gibi ağır...



Ben diyorum ki ona:

— Kül olayım

Kerem

gibi

yana

yana.

Ben yanmasam

sen yanmasan

biz yanmasak,

nasıl

çıkar

karanlıklar

aydınlığa..



Hava toprak gibi gebe.

Hava kurşun gibi ağır.

Bağır

bağır

bağır

bağırıyorum.

Koşun

kurşun

eritmeğe

çağırıyorum..

Nazım Hikmet


       " Haziranda Ölmek Zor” demişti Hasan Hüseyin Korkmazgil .Sanki haziranı ölüm ayı ilan edercesine.Ne kadar haklıymış;Nazım Hikmet,Orhan Kemal,İsmail Hakkı Tonguç,Kazım Koyuncu ve İlhan Selçuk..Bunlar aydınlanma ateşinde yana yana karanlıklardan çıkanlar.Karanlıkları aydınlatanlar,bizleri aydınlartırken kendilerini seve seve yakanlar…Ya yine vatan uğruna,vatanın bölünmez bütünlüğü uğruna gençecik bedenlerini terör yangınında yakanlar.Haziran başından bu yana hemen her gün sıra sıra ay yıldızlı kırmızı şanlı bayrağımıza sarılı tabutlar.Gören yürekler nasıl dayanır…

Arzu Sarıyer

7 yorum:

aysema dedi ki...

Yaktığı meşale elden ele aydınlatmaya devam edecek...

GÜVEN SERİN dedi ki...

24 Haziran günü İlhan Selçuk'un penceresi siyahın,kargaşanın,talanın,uyarıların, dostluğun,sevginin sözcüklerine yer vermemişti. O gün, pencere; saf beyazlık adına,ölümün de harika bir duruş ile karşılanacağının, yas tutmanın değil iz bırakmış ölümlü bedenlerin ölmsüz eserlerinin olacağını hatırlatıyordu bize...

Saf beyazlık; el dokunulmamış beden ve ruhların el sallamasını yapıyordu bize...

Eline sağlık sevgili dost, sevgili öğretmenim.

Esin Bozdemir dedi ki...

Dayanılacak gibi değil sevgili gökçe!
Dediğin gibi onlar karanlığı aydınlatanlar,bizleri aydınlatırken kendilerini gözlerini hiç kırpmadan ateşe atanlar!

Kaybettiğimiz bu değerli çınarları ve Mehmetciklerimizi ve daha pek çok masum insanımızı saygıyla ve rahmetle anıyorum.

Akgül Çubukçu dedi ki...

Ah sevgili Arzu öğretmenim! Sevgili arkadaşım. Senin bu yazıların, bu acı haberlerin üzerine daha da fazla yürek yangınını körüklüyor. Çok etkileyici yazıyorsun, çok! Bu güzel insanlar, bu gerçek aydınlar gidiyor da, asıl zararlı haşerat nasıl da dayanıklı yaşıyor? Gerçekten onlar bu kadar verimli düşüncelerle doluyken, o hassas gönülleriyle kendi kendilerini içten yaktıkları için mi, bu kadar çabuk, bu kadar erken ayrılıyorlar aramızdan?

Çok doğru "Hava kurşun gibi ağır" Yüreklerimiz kasvet dolu...

Levent ÖZCAN dedi ki...

Keşkeler ah keşkeler demekten alamıyor kendini insan.Ne sağı ne solu aslında önemli olan değer verilen insan olmalı.En güzel akım bence HÜMANİSTLİK olmalı.Saygılar

ilhan ÖDEN dedi ki...

Bizler gibi Kuvva-ı milliyenin kurulduğu şehir Nazilli'de doğup,Atatürk çocuğu olarak yetişen değerli hemşehrimiz,Mustafa Balbay'ın veda yazısında belirttiği gibi "Yüz yüze olamıyacağız ama hep gönül günüle olacağız"
Toprağı ve ışığı bol olsun.

ÇOBAN YILDIZI dedi ki...

Okuduğum yorumlar o kadar güzel ve doyurucu ki, ekleyecek bir şey bulamadım gözyaşından başka.Sağol Sevgili Gökçe, sağol!