26 Ağustos 2010 Perşembe

26 AĞUSTOS 30 AĞUSTOS


dağlarda tek


tek

ateşler yanıyordu.

ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki

şayak kalpaklı adam

nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden

güzel, rahat günlere inanıyordu

ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,

birdenbire beş adım sağında onu gördü.

paşalar onun arkasındaydılar.

o, saatı sordu.

paşalar : «üç,» dediler.

sarışın bir kurda benziyordu.

ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.

yürüdü uçurumun başına kadar,

eğildi, durdu.

bıraksalar

ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak

ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak

kocatepe'den afyon ovası'na atlıyacaktı.
saat 3.30.

..................NAZIM HİKMET( Kuva_i Milliye Destanı)


       88 yıl önce bugün tepeleri ile ünlü Afyonkarahisar’da “Kocatepe”ye Başkumandan Mustafa Kemal Paşa , İsmet ve Fevzi Paşalar gece karanlığını yırtarak tırmanmışlardı.Saat 3.30…

Sakarya zaferinden sonra işte bir yıl geçmişti.Bir yıl içinde büyük bir titizlik ve gizlilikle hazırlanılmış olan taarruz zamanı gelmişti.


     Türk Ordusu Mustafa Kemal Paşa önderliğinde Afyonkarahisar Kocatepe'den başlayan; Büyük Taarruz'dan dört gün sonra 30 ağustos 1922 de Dumlupınar'da, Başkomutanlık meydan savaşı ile Büyük zaferi kazandı.

       26 ağustos gecesi 3.30 da Başkumandan Mustafa Kemal Paşa,fevzi ve İsmet Paşalar Kocatepe'deydiler .Bütün Afyon ovası ayaklarının altındaydı. 5.30 da askerlere ateş emri verildi .Tek tek tüm mevziler ele geçirildi.

      Zaferi ”Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir .İleri!. komutunu alan "Kemalin askerleri " gerçekleştirmiştir. Emperyalizmin uzantısı Yunan ordusu kesin yenilgiyle yurdu terk etmiştiler.

       Ünlü yazar Falih Rıfkı Atay, şöyle demektedir ."Eğer bagımsız bir devlet kurmuşsak, özgür vatandaşlar olmuşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak ,yurdumuzu batı'nın pençesinden ,vicdanımızı ve düşüncemizi de Doğu'nun pençesinden kurtarmışsak, bu topraklardan ana bağrının sıcaklığını duyuyorsak ,nefes alıyorsak, hepsini, herşeyi ,30 ağustos zaferine borçluyuz!" 30 ağustos zaferini kim gerçekleştirdi Mustafa Kemal Atatürk!

         Dünya devletlerinin"mucize" olarak nitelendirdikleri Atatürk'ümüze bugün ne kadar tanıyor ve benimsiyoruz. 1950 lerden bu yana iktidar olanlar nasıl tanımışlar ,ne kadar benimseyebilmişlerdir ki, bugün o'nun ilkelerinden uzaklaşılmış . Sevr'in eşiğine getirilmiş bir ülkeye dönüştürmüşüz?...

        Bugün ve bu hafta Vatanı ve Ulusu kargaşa içine  sürükleyenler Kocatepe ve Dumlupınar'ı gidip görmeliler.Nasıl bir mucizenin gerçekleştiğini görülmeli ,Atatürk'ü bir kez daha tanımaya çalışmalılar.

       Ülkemiz topraklarında yüzyıllar boyunca yan yana ve barış içinde yaşamış olan farklı etnik grup mensuplarına ilişkin düşünceleri ayrıştırmak; aymazlık ve sapkınlık olduğunu görmeleri için kurtuluş destanı yazılan o yerler görülmeli….

       Satırlarıma tepeleriyle ünlü Afyonkarahisar diyerek başlamıştım.Bir tepe ve adı çok fazla duyulmayan bir kahramanından söz ederek yazımı noktalamak istiyorum.Çiğiltepe ve Miralay Reşat Bey.Başkumandan Mustafa Kemal Paşa Kocatepe’de Büyük Taarruzu yönetirken amacı Tüm Afyon ovası ve tepelerine mevzilenmiş Yunan birliklerini bozguna uğratıp ,Dumlupınar’da son darbeyi vurmaktı .Bunun için de acele ediyordu.

Yunan askerlerine karşı direnen 57. Tümen Komutanı Miralay Reşat Bey ile Gazi Mustafa Kemal Paşa arasında şu telefon konuşması geçer:

``- Niçin hedefinizi alamadınız?

-Yarım saat sonra bu hedefi alacağım Paşam.``

Geçen yarım saat süre içinde Çiğiltepe`yi düşman askerinden alamayan Miralay Reşat Bey, ``Verdiğim sözü yerine getiremediğim için yaşayamam`` diyerek beylik tabancasıyla intihar eder.

Gazi Mustafa Kemal Paşa Çiğiltepe sırtlarında çarpışan 57. Tümen Komutanlığı`nı tekrar telefonla aradığında Miralay Reşat Bey`in intihar ettiğini öğrenir ve kendisine vedanamesi okunur.

``Yarım saat zarfında o mevkiyi almaya size söz verdiğim halde, sözümü yapamamış olduğumdan dolayı yaşayamam`` ifadelerinin yer aldığı Miralay Reşat Bey`in vedanamesinin ardından geçen 15 dakika sonra Çiğiltepe düşman askerlerinden kurtarılır.

8 yorum:

GÜVEN SERİN dedi ki...

Çok özel günler... Bir milletin yokoluştan tekrar varoluşa dönmesinin özel günleri...

Mustafa Kemal Atütürk'e, Fevzi Paşa,Ali Fuat Cebesoy,Kazım Karabekir, İsmet İnönü ve isimsiz kahramanlara; minnet duygularımızı nasıl ve ne şekilde verirsek verelim terazinin bizim tarafımızdaki kefesi hep hafif kalacak gibi...

Sevgili Hocam; ulusal bilincimize,katkı adına sağladığınız tüm emeklere teşekkürü borç bilirim.

gülsen VAROL dedi ki...

Öğrencilik yıllarımda en sevdiğim ders TARİH idi..İnanır mısın zaman zaman okurken ağlardım.. Anneannem dikkatle yüzüme bakar sonra, "yarın tarih dersi mi var yavrum?" diye sorardı!!..
Benim gerek ülkemin gerekse ailemin geçmişini bu denli sevişimden kaynaklanıyor o tarihin kıymetini bilişim sevgili Arzu'm..
Öylesine muhteşem bir geçmiş ki, kıymet bilmeyeni İNSAN olarak kabul etmiyor beynim..
Sana milyonlarca kere teşekkür ederim unutulmaması gerekenleri hatırlattığın için güzel meslekdaşım.

Arzu Sarıyer dedi ki...

Sevgili Güven; çok özel günler çok.Kıymet ve minnet duyabilene ne mutlu duyorum.Teşekkürler...

Arzu Sarıyer dedi ki...

Sevgili Öğretmenim;genel tarihi sevmek aile tarihini bilmekle başlıyor.Siz bunu çok iyi bilenlerdensiniz.Sizi tanımakla ben de çok şanslı olduğuma inanıyor,çok teşekkür ediyorum...

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Yok saymaya çalıştığımız varoluşumuzun tarihini bir kere daha okumak hem mutlu etti beni hemde çok üzdü. Sanki kaybolmasını seyreder gibiyiz, hiç olmamış gibi. Herşeye hazırdan konmuş gibi düşünen yeni nesile umutsuzca bakıyorum. Kaç kişi acaba? kaç yürek okuduğu tarihi heyecenla algılayabiliyor.
Teşekkürler ve sevgiler...

Arzu Sarıyer dedi ki...

Yeni nesile umutsuzca bakmayalım sevgili Yaşamın Kıyısında; azınlıkda olsa heyecan taşıyan yürekleri görebiliriz.Onlara umut aşılayalım.Bir gün sabah olacaktır....
Sevgiler.

oyumben dedi ki...

“Gazi, Dikmen sırtlarında dinleniyor. 12 Şubat 1921.”

"Gözlerimin hizasına asılmış fotoğrafın altında böyle yazıyordu: Gazi dinleniyor… Ama dinlenmiyordu. Atatürk’ün yüzlerce fotoğrafını görmüştüm. Bu fotoğrafta, dinlenen bir adam yoktu. Böyle bir adam görmüyordum. Ben bu fotoğrafta, bizden bıktığı için gözlerini kapatan birini görüyordum. Hepimizden, her şeyden bıktığı için bize bakmaktan vazgeçmiş birini görüyordum. Kurtarmak istediği insanların gerçekte bir sahtekarlar sürüsü olduğunu, onca çabasının hiçbir şeye değmeyeceğini düşünen bir adam görüyordum. Her şeyi bırakmak, her şeyden vazgeçmek, her şeyi siktir etmek isteyen bir adam. Hatta belki de hayatında ilk kez ölmeyi düşünen bir adam. Ölüp yok olmayı, kara karışmayı. Ölerek donmayı ya da donarak ölmeyi bekleyen bir adam görüyordum. Fark etmez, diye düşünen bir adam. Hiç fark etmez. Tek bir insan sesi daha duymak istemeyen, tek bir insan yüzüne daha katlanacak gücü olmayan bir adam. Bu yüzden kapalıydı gözleri. Üşüdüğünden değil, duymamak için örtmüştü kulaklarını. Evet, kesinlikle böyle olmalıydı. Gözlerimi ve kulaklarımı kapadım, diyordu. Artık istediğiniz kadar ihanet edebilirsiniz…" - Hakan GÜNDAY

http://www.benoyum.com/?cat=78
Öyle işte...

Arzu Sarıyer dedi ki...

Teşekkürler Sevgili Oyumben....