17 Nisan 2010 Cumartesi

KÖY ENSTİTÜLERİNİN 70.YILI


"Edebiyata Kendi Giren Köylü" ünvanı ile bilinen "Bizim Köy" kitabı ile 1950 lerde ilk kez köyünü anlatan Köy Ensititüsü mezunu bir öğretmen MAHMUT MAKAL ve sevgili  eşi Yine Köy Ensitüsü mezunu "Tütün  Sardım Küfeye" öykü  kitabı yazarı NACİYE MAKAL.Ve ben,Köy Ensitülü olamayan ama Eğitim Enstitülü olabilen. Ben Onları tanıma ,dost olabilme şansına sahip olduğum için çok mutluyum.Onları tanıdıkça Köy enstitülerine hayranlığım gün gün artmıştır.Fakir Baykurt,Talip Apaydın,Mehmet Başaran ve nicelerini ben bu güzel insanların öncülüğünde yakından tanıdım ve sevdim.Bayramınız kutlu olsun Sevgili Öğretmenlerim...

17 NİSAN KÖY ENSTİTÜLERİNİN KURULUŞUNUN 70.YILI


Bahar aylarından en çok nisanı seviyorum.İlkbaharın tüm güzeliği ve çoşkusu ile doğanın canlanması çok güzel. Bana göre nisanı daha da güzel yapan iki güzel bayramı yaşatması.Bayramın biri 23 nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı.Ki dünyada sadece bizim ülkemiz böyle bir bayramı kutluyor. Bir ilktir.Diğeri ise 17 Nisan 1940 Köy Enstitülerinin kuruluş günü ve bayramı.Türkiye’nin kendi rönesansını yarattığı bir dönem.Dünya eğitim tarihine altın harflerle yazdırdığı destansı eğitim kurumları” Köy Ensititüleri”  dünyada ilk ve tek bizim ülkemizdedir.21 Köy Ensititüsünü anlatmaya sayfalar ve yıllar yetmiyecektir.21 Köy Enstitüsünün yaktığı çoban ateşi on üç yıl sonra söndürüldü.Söndürme eylemseldi.Ateşin aydınlığı o kadar güçlüydü ki yetmiş yıldır hiçbir kuvvet karartamadı.Işık saçmaya devam ediyor. Orada yetişen yüzlerce yüce kalem tutan eller edebiyatımızda.Nice yüce yürekli güzel aydınlarımız sanatın,bilimin içinde.Işık nasıl söner …Aşağıdaki şiir onları o kadar güzel anlatıyor ki ben ne yazsam hafif kalır.Bu güzel bayramı kutluyor o güzel insanları saygıyla selamlıyorum.

KÖY ENSTİTÜLERİ

Onlar,
Köy çocuklarıydı.
Kurumuş çalılar gibiydiler bozkırda.
Kavrulmuş ekinler gibiydiler.
Geldiler,
Yalın ayakları
Ve
Yırtık mintanlarıyla geldiler,
Gönen’e, Aksu’ya, Kepirtepe’ye.
Ezilmiş, sömürülmüş, horlanmış
Ve
Unutulmuştular bin yıldır.
Ferhat oldular,
Yardılar İdris Dağını.
Gürül gürül akıttılar suyunu,
Hasanoğlan’a.
Köroğlu oldular,
Kafa tuttular Bolu Beylerine.
Yıktılar saltanatını ağaların.
Tolstoy’u Balzac’ı okudular koyun güderken.
Mozart’ı, Bethoven’i çaldılar dağ başlarında.
Moliere’i, Sophokles’i oynadılar.
Horon teptiler Beşikdüzü’nde kol kola.
Halay çektiler Yıldızeli’nde türkülerle.
Diz vurdular Ortaklar’da efece...

Siz,
Her gece,
Mehtaba çıkarken Heybeli’de,
Onlar,
Duvar ördüler,
Çatı çattılar.
Yıldızlara bakarak yaz geceleri,
Harman yerlerinde yattılar.
Kazma salladılar yorulmadan.
Kerpiç döktüler
Kerpiç.
Sızlanmadılar hiç.
Yakıştı nasırlı ellerine,
Kitap ve çekiç.
Başladı yurt harmanında imece..

Onlar,
Köy çocuklarıydı,Toprak öperdi üretken ellerini,
Dudaklarında”Köy Enstitüleri Marşı”,
Yürüdüler karanlığa karşı
Unutmadılar,
“En büyük ahlaksızlık
Üretmeden tüketmektir”diyen
“Tonguç Baba”larını
Unutmadılar,
“Çağın en güzel güzel gözlü Marif Bakanı”
Hasan Ali Yücel’lerini.

Bir gece,
Karanlık inlerinden sinsice,
Brütüsler çıktı ansızın.
Çektiler zehirli hançerlerini,
Vurdular sırtlarından haince...
Çıktı mağaralarından yarasalar,
Çıktı halk düşmanları,
Üşüştü sülükler gibi üstümüze.
Emdiler kanımızı,
Doymadılar.
Yıktılar umudunu Türkiyemin.

Aydınlık bir Türkiye gelir aklıma,
Kalkınmış bir Türkiye gelir,
Köy Enstitüleri denince.

Özbek İNCEBAYRAKTAR

"Köyden roman çikmaz.Üç beş dam,tavuk,cücük... ne var köyde"sözleriyle eleştiren edebiyatçılara en güzel yanıtı Bedri Rahmi Eyüpoğlu  bu dizelerle veriyor.
Sakal, Makal
Yahut
Aferin oğlum Ahmet
Sen bu yolda devam et.
Herifçioğlu Sen Mişel de koyvermiş sakalı
Neylesin bizim köyü, nitsin Mahmut Makal’ı
Esmeri, sarışını, kumralı, kuzguni karası
Cebinde dört dilberin telefon numarası
Bir elinde telefon bir elinde kesesi
Uyyyy... Yesun oni nenesi
Yesun oni nenesi.”

Arzu SARIYER

9 yorum:

gülsen VAROL dedi ki...

Yine muhteşem bir yazı ile karşımdasın sevgili öğretmenim.. Benim canım Arzu'm.. Ne mutlu sana ve bana ve bizlere benzeyenlere.. Örnek alınası kişileri tanımış olanlara.. onlardan feyz alanlara.. onlara benzeme gayreti içinde olup onlara layık olabilecek öğrenciler yetiştirenlere.. NE MUTLU !....

Arzu Sarıyer dedi ki...

Çok teşekkürler Sevgili Öğretmenim.Layık olabiliyor muyum tam bilemiyorum ama cabalıyorum.

Akgül Çubukçu dedi ki...

Ah sevgili Arzu Öğretmenim, nasıl içim yanıyor anlatamam. Yazını okurken gözyaşlarımı zor tuttum yine. Yüreğine sağlık. Şiir ise, her kelimesi hançer misali, paraladı yüreğimi. Ne büyük yanlış, ülkemize, insanımıza yapılan ne büyük düşmanlıktır bu. Köy Enstitüleriyle ilgili okuduğum her yazıda öyle üzülüyorum ki... :((
Bir de günümüz Eğitim sistemine bakıyorum, geleceğe umudumu kaybediyorum.
Teşekkürler paylaşımın için.

Arzu Sarıyer dedi ki...

Sevgili Arkadaşım bugünü anlamak için o günlere bakmak yeterli.Adım adım geldiğimiz nokta.Unutmamak,unutturmamak amacımız.Ben teşekkür ediyorum güzel yorumun için.Sevgiler.

Newbahar dedi ki...

Bana göre enstitü mezunları saygıdeğer öğretmenlerimiz o dönemlerde diken bahçesinde yetişen hemde nadir yetişen güllerdi.
Ne yazık ki o güllerin açmalarına ancak 13 yıl izin verdiler.

Böylesine önemli ve özel bir günü anlatan yazınızdan dolayı sizi kutluyor, tüm köy enstitülerinden mezun olmuş çok değerli öğretmenlerimize saygılarımı sunuyorum.

Arzu Sarıyer dedi ki...

Çok teşekkürler Nevbahar'cığım.Siz gençlere birşeyleri anımsatabiliyorsam ne mutlu bana.Sevgiler.

Mehmet Bilgehan Merki dedi ki...

Güzel yazınız içi sizi kutluyorum. Kaybettiklerimiz ve değerini bilemediklerimiz ne kadar çok...

Arzu Sarıyer dedi ki...

Çok teşekkürler Mehmet Bey.Biz,siz biliyoruz değerleri.Bilmiyenlere ne demeli,umuyorum tarih bir gün bildirecek.Selamlar.

ali zafer sapci dedi ki...

Ne güzel, hatırlıyor olmanız, hatırlatmanız övgüyü hakediyor.