
Yılbaşı çiçeğim. Her aralık ayı başında toplu iğne başı kadar tomurcuk verir. Günbegün o tomucuklar büyür, büyür. Yılbaşı haftasında inanılmaz güzellikte açar. Yeni yılınızı bu güzel yılbaşı çiceğimle kutlarım.Nice sağlıklı, mutlu yıllar...
****************
Yeni yıl, yeni umutlar demek, yeni umutlar, sağlık, mutluluk... Hep mucizeler beklenir yeni yıldan. Eski yılın bittiği dakikalarda, geçen yıl umut ettiklerimizin çoğu gerçekleşmemiştir. Ne sağlığımız daha iyidir, ne de mutluğumuz. Umutlar, umutlar sürer gider, günler, yılar boyunca...
İnsanların maddesel umutları hiç bitmez. Hangi yaşata olursak olalım, hep birşeylere sahip olmak isteriz. Bu çocuklığumuzda belki bir oyuncak, belki bir bisiklet, belki yeni giysiler olur.Çocuklarıma küçükken sorduğumda dükkandaki tüm çikolataları almak isteriz derlerdi.Şimdi araba istiyorlar.daha iler ki yaşlarda ev isteyecekler..
"Hayeller ve umutlar," bu iki kavaramı aynı görmemek gerek diye düşünüyorum. Hayaller sınırsız, o sınırsız hayallerden bazılarını gerçekleştirme isteğimiz umut olmalı diye düşünüyorum.
Her yılbaşı, yurdumuz insanlarında milli piyango çekilişi hayalleri vardır. Bilet alan hemen herkes en büyük ikramiyenin kendisine çıkmasını hayal eder. Ben edemiyorum, yaşantımda tabulaştırdığım bazı olgular vardır. Bunlardan biri de milli piyango bileti almak ve haylaler kurmak. İnanmıyorum muyum? İnanıyorum şans oyunlarına. Yakınlarım aldığında onların hayellerini paylaşıyorum. Kendim alamıyorum. Yetmiş sekiz yılı başından beri. Her yılbaşı, milli piyango bileti çok sevdiğim Hüseyin Dedeyi anımsatıyor.
Hüseyin Dede, dedemin en yakın dostu. Dedemle birlikte olduklarında onların anlattığı efe sohbetlerini, savaş öykülerini, dinlemeye doyamazdık. Biz o sohbetlerin gölgesinde büyüdük. Dedem öldükten sonra aynı adı taşıyan Hüseyin Dede, bize dedeliğe devam etti. Öğretmen olmama en çok sevinenlerdendi. Televizyonların tek tük evlere girdiği yıllarda her yılbaşı bizim evde kutlanırdı. Aldığımız milli piyango biletlerini birlikte heyecanla bakardık. Her yıl, bir sonraki yıla devrederdi umutlarımızı.
1978 yılına yaklaşıken sanırım onbeş gün vardı. İzmir'e gitmem gerkiyordu. Her İzmir'e gidiş öncesi olduğu gibi Hüseyin Dedemlere uğradım, bir istekleri var mı, diye? Bir de ne göreyim Hüseyin Dedem hasta, yatıyor yatağında. Geçmiş olsun dilekleri derken, "Ben İzmir'e gidiyorum, bir isteginiz var mı? " dedim. Yarı feri kaçmış gözleriyle bir bana baktı bir kızına. Biraz düşündü kızına, "Kızım pantalonumu getirir misin?" dedi. Aysel ablam koşarak gitti, döndüğünde elinde babasının pantolonu vardı. Babasına uzattı. Hüseyin Dede, titreyen parmaklarıyla para cüzdanını çıkardı, çekti kağıt parayı. Biz merakla bekliyoruz ne isteyecek diye. Parayı bana uzattırken, "Bana İzmir'den yılbaşı özel çekilişi için Milli Piyango bileti al. Duyduğuma göre büyük şehirlerden bilet alınırsa, şansı bol oluyormuş." İlk kez bilet istiyordu. Başka da birşey istemedi.
Gittim İzmir'e kendi işlerimden önce Hüseyin Dedemin istediği biletleri aldım. Özenle sakladım. İşlerim üç beş gün sürdü. Döndüm. İlk yapacağım iş biletleri Hüseyin Dedeme vermek olacaktı. Ama olamadı. Duydum ki dedem hastahaye kaldırılmış, durumu ağırlaşmış. Dünya ile ilişkisini kesmek üzere. Biletlerini nasıl alsın. Hep iyileşeceğini ve biletleri O'na vereceğimi hayal ettim. İyileşemedi. O yılbaşı bizimle olamadı. Günlerce biletleri ailesine veremedim. Hep, "Daha önce dönseydim, yetiştirseydim," düşüncesi, acımı katmerlendirdi. O'nun o yaşata, hasta halinde hayalleri, umutları beni sevindirirken, biletlerini görememesi çok üzdü. O yıldan beri ne bilet alıyorum ne de hayalini kuruyorum.
Hayeller ve umutlar hep var olsun, onlar var olduğu sürece yaşayabiliyoruz.
30 Aralık 2009
Arzu Sarıyer